Etiketler
Alejandro Goic, Alfredo Castro, Diego Muñoz, Emilio Gutiérrez Caba, Gael García Bernal, Guillermo Calderón, Luis Gnecco, Marcelo Alonso, Mercedes Morán, Murat Özer, Neruda, Oscar Peluchonneau, Pablo Derqui, Pablo Larraín, Pablo Neruda, Şili
Not: 9/10
2016 Şili-Arjantin-Fransa-İspanya-ABD, 107 dk.
Yönetmen: Pablo Larraín
Oyuncular: Gael García Bernal, Luis Gnecco, Mercedes Morán, Emilio Gutiérrez Caba, Diego Muñoz, Alejandro Goic, Pablo Derqui, Marcelo Alonso, Alfredo Castro
BU FİLMİ SEVDİYSEN BUNU DA GÖR!
Ateşli Sabır / Ardiente Paciencia (1983)
Yönetmen: Antonio Skármeta
SOĞUMASINA izin verilmeyen, altındaki ateşe sürekli odun atılan ‘duygular’ın şairi Pablo Neruda’nın hayatının ‘en kritik’ dönemine göz dikip, oradan tam bir ‘fantastik biyografi’ çıkarmak, olsa olsa adaşı Pablo Larraín’in yapabileceği bir işti, öyle de oldu. Tabii ki Guillermo Calderón’un senaryosu ve Neruda’nın ruhu da ona sağlam destek çıkıyordu bu görevde, ama günümüzün ‘en değerli’ yönetmeni olmaya doğru giden Larraín’in temas ettiğinin ‘altın’a dönüştüğünü de kabul edip, önünde saygıyla eğilmek gerek. Baştan hakkını verelim ki ‘eksik’ kalıp dırdır etmeyelim sonra!
Edebiyatın şeklini değiştirdiği gibi, politik arenanın da önemli figürlerinden biri haline gelen Pablo Neruda’nın ‘renkli’ dünyasına adım atma cesaretini göstermek zor gerçekten de. O dünyanın içinde kaybolup gitme riski büyük zira. Ama bir adım değil, iki belki üç adım geri çekilip bakıldığında -ki Larraín öyle yapıyor- doğru bir açı bulmak mümkün. Yönetmen, “Neruda”yla öyle bir açı yakalıyor ki, bunu bir yandan ‘biyografi’ kalıpları içine sokabiliyor, diğer yandan da ‘fantastik’ bir boyutla anlamlandırabiliyoruz.
Neruda’nın ve tabii ki çevresindeki ‘seçkin komünistler’in hayata ve sokağa bakışlarındaki ‘yapaylık’tan nemalanan, bunu bir ‘uzaklaşma’ aracı olarak kullanan senaryo, “Ne kadar uzaklaşırsan o kadar anlarsın” düsturuyla hareket ediyor. Bir senatörken ‘kaçak’ pozisyonuna düşen şairin, arkadaşlarının evlerinde saklanırken bile ‘yaşama’ içgüdüsünden hiçbir şey kaybetmemesi, ‘zevk’ten elini ayağını çekmemesi, devasa bir paradoks gibi görünse de ‘mesafe’nin dikte ettiği doğruların içine çekiyor bizi. Okumaya devam et