BU FİLMİ SEVDİYSEN BUNU DA GÖR!
Camdan Kalp / A Heart of Glass (1990)
Yönetmen: Fehmi Yaşar
İLK filmi “Hayatın Tuzu”yla takdire değer bir çıkış yapan, ama sonrasında uzunca bir ara veren Murat Düzgünoğlu’nun epeydir beklenen ikinci çalışması “Neden Tarkovski Olamıyorum…”, sinemamızın ‘tartışmalı’ 100. yıl kutlamalarına uygun bir hikâye anlatıyor. Andrey Tarkovski hayranı bir yönetmenin, üstadın dünyasına yakın bir film çekmek için çabalamasıyla birlikte, sinemacının sektörün bitmek tükenmek bilmeyen açmazlarıyla yüzleşmesini aktarıyor bu hikâye. Okumaya devam et →
Not: 10/10
1943 ABD, 75 dk.
Yönetmen: William A. Wellman
Oyuncular: Henry Fonda, Dana Andrews, Mary Beth Hughes, Anthony Quinn, William Eythe, Harry Morgan, Jane Darwell, Matt Briggs, Harry Davenport, Frank Conroy, Marc Lawrence
BİR süre önce gene bu sayfalarda kaleme aldığımız Krzysztof Kieslowski başyapıtı “Öldürme Üzerine Bir Film”de (Krótki Film O Zabijaniu), ‘öldürme’ eyleminin geri alınamazlığı vardı başrolde. Cellatın kurbana dönüşümünü anlatırken, nutkumuzun tutulmasını sağlayan bir gerçeklik yakalıyordu büyük usta bu filmde. Devlet eliyle uygulanan ‘kısasa kısas’ kuralını yerle bir eden bir gerçeklikti bu. Okumaya devam et →
Not: 10/10
1988 Polonya, 84 dk.
Yönetmen: Krzysztof Kieslowski
Oyuncular: Miroslaw Baka, Krzysztof Globisz, Jan Tesarz, Zbigniew Zapasiewicz, Barbara Dziekan
BU FİLMİ SEVDİYSEN BUNU DA GÖR!
Soğuk Kanlı / In Cold Blood (1967)
Yönetmen: Richard Brooks
ÖLÜM ya da ‘tanımsızlık’ın diğer adı… Ölümler, öldürmeler, öldürülmeler… İnsanlığın yüzyıllardır gizleyemediği, gizlemeyi başaramadığı korkusu, ötesinde tepesindeki ‘Democles’in kılıcı’… Varlığın anlamsızlaştığı, hiçliğin hüküm sürdüğü ülke… Ve bu ülkenin ‘küçük’, yitik ve ‘boğazlanan’ insanlarının belirleyici olduğu iki perdelik bir oyun, bir trajedi, Polonyalı büyük usta Krzysztof Kieslowski’nin “Dekalog”larının iki uzunundan biri olan “Öldürme Üzerine Bir Film” (Krótki Film O Zabijaniu) ya da doğru çevirisiyle “Öldürme Üzerine Kısa Bir Film”. Okumaya devam et →
Not: 6/10
2010 Fransa-Avustralya-Almanya-İtalya, 100 dk.
Yönetmen: Julie Bertuccelli
Oyuncular: Charlotte Gainsbourg, Morgana Davies, Marton Csokas, Christian Byers, Tom Russell, Gabriel Gotting, Aden Young
BU FİLMİ SEVDİYSEN BUNU DA GÖR!
Ana ve Oğul / Mat i Syn (1997)
Yönetmen: Aleksandr Sokurov
HAYATIMIZIN merkezine koyduğumuz bir insanı kaybettiğimizde çektiğimiz acı bir yana, onun yerini dolduracak bir ‘şey’le avunuruz çoğu zaman. Kimi zaman bu bir eşya, kimi zamansa başka bir insan olur. Kendimden örnek vermem gerekirse, benim için babam bir ‘hırka’dır artık, onun uzun yıllar üzerinden çıkarmadığı kahverengi hırkası. Artık eskiyip (zaten eskiydi) yıpranmış o hırkayı giydiğimde ‘beni ben yapan’ adam olurum, onun hiç ‘eskimeyecek’ duruşunu taklit ederim. Deneyimlediğim ya da gördüğüm birçok ‘arıza’ya isyan ettiğimde, her açıdan yapayalnız kaldığımda, umutsuzluk duvarına tosladığımda o hırkadır beni dipten gün yüzüne çıkaran. Onu yok etmenin beni eksilteceği aşikardır. Ama aynanın öte yakasından bakmaya çalıştığımda, onun eksikliğiyle ‘tek başıma ayakta durma’ reflekslerimin gelişeceğini de düşünürüm bir yandan. Anlayacağınız, yaman bir çelişkidir yaşadığım… Okumaya devam et →
Not: 9/10
1957 İsveç, 91 dk.
Yönetmen: Ingmar Bergman
Oyuncular: Victor Sjöström, Bibi Andersson, Ingrid Thulin, Gunnar Björnstrand, Jullan Kindahl, Folke Sundquist
BU FİLMİ SEVDİYSEN BUNU DA GÖR!
Yaşamak / Ikiru (1952)
Yönetmen: Akira Kurosawa
VAROLUŞUN sorgulanması meselesi, Ingmar Bergman filmlerinin temellerinden birini oluşturur; bu dünyada kapladığımız yerin anlam (anlamsızlık) ve önemi (önemsizlik) üzerine kafa yormaktan bıkıp usanmayan sinemacı, din ve ahlak olgularını da işin içine sokarak yaptığı bu sorgulamada karakterlerini epeyce yıpratır, deyim yerindeyse pestilini çıkarır onların.
“Yaban Çilekleri” (Smultronstället), bu açıdan bakıldığında Bergman filmografisinin birkaç zirvesinden biri olarak kabul edilebilir. Temelde bir yol filmi havası taşır bu çalışma; meslekteki 50. yılının kutlanacağı törene doğru arabasıyla yola koyulan bir profesörün hayatta durduğu yeri sorgulamasıdır anlatılan. Yanında oğluyla problemler yaşayan gelini olduğu halde çıktığı bu yolculukta rastladığı üç genci de arabasına alan kahramanımız, bir yandan da düşler aracılığıyla geçmişine döner ve hızla uçup giden hayatının ‘beyhudeliği’yle yüzleşir… Okumaya devam et →
Not: 9/10
1979 Sovyetler Birliği, 163 dk.
Yönetmen: Andrei Tarkovsky
Oyuncular: Aleksandr Kaydanovskiy, Anatoliy Solonitsyn, Nikolay Grinko, Alisa Freyndlikh, Natalya Abramova
BU FİLMİ SEVDİYSEN BUNU DA GÖR!
Sıfır Kenti / Gorod Zero (1989)
Yönetmen: Karen Shakhnazarov
SİNEMA sanatının değeri tartışılmayan (zamana yenik düşmeyen) büyük ustaları arasında Andrei Tarkovsky’nin yeri bir başkadır. “İvan’ın Çocukluğu”yla (Ivanovo Detstvo) başlayıp “Kurban”la (Offret) nihayetlenen yedi filmlik kariyeri hep ‘zorluk’ kavramıyla açıklanmaya çalışılmıştır. Filmlerinin hem biçim hem de içerik olarak ‘zaman ötesi’ duruşlarıdır belki de onun sinemasını çözmeye çalışanların başlarındaki bela. Ama ‘sabır’la ve yapay olmayan bir ‘ilgi’yle izlendiğinde, bütün filmlerinin derinliğinde ‘algı zorluğu’ hissedilmeyen ünik serüvenler yaşanması kaçanılmazdır, tıpkı 1979 yapımı uyarlama bilimkurgusu “Stalker”da olduğu gibi. Okumaya devam et →
BU FİLMİ SEVDİYSEN BUNU DA GÖR!
99. Blok / Brawl in Cell Block 99 (2017)
Yönetmen: S. Craig Zahler
ŞİMDİYE kadar önümüze gelmiş yığınla hapishane filmini bir çırpıda unutturabilecek bir çalışma “Yeraltı Peygamberi” (Un Prophète). Fransız sinemasının son dönemlerindeki en yaratıcı isimlerden biri olan Jacques Audiard, hayatın göbeğine yerleştirdiği kamerasından yansıyan çarpıcı gerçekliğin çok ötesine taşımayı başarıyor filmini ve iki buçuk saat boyunca ardı arkası kesilmeyen tokatlar atıyor izleyiciye.
Bir Fransız hapishanesinde geçiyor filmin tamamı, ara sıra dışarı da çıkıyoruz tabii öykü gereği. Malik El Djebena (Tahar Rahim) adında bir Arap, ‘adi bir suçlu’ olarak giriyor kodese, ama onun burada yaşadıklarıyla hayatının (ve çevresindeki herkesin hayatının) tümden değişimine tanık oluyoruz öykü boyunca. Bu ‘değişim’in bir düşüş mü, yükseliş mi, yitiş mi, kendini bulma mı olduğunuysa ancak filmin müthiş finalinde öğrenebiliyoruz. Ne olduğunu söylemeyeceğiz, ama bir filmi bitirmek için en iyi yolu seçmiş diyebiliriz Audiard için. Okumaya devam et →
Not: 10/10
1955 ABD, 92 dk.
Yönetmen: Charles Laughton
Oyuncular: Robert Mitchum, Shelley Winters, Lillian Gish, James Gleason, Evelyn Varden, Peter Graves, Don Beddoe, Billy Chapin, Sally Jane Bruce
BU FİLMİ SEVDİYSEN BUNU DA GÖR!
Korkusuzlar / Cape Fear (1962)
Yönetmen: J. Lee Thompson
CHARLES Laughton… Gel sen, sayısız tiyatro oyununda gövde gösterisine soyun, duayen ol; yetmedi, sinemanın da altını üstüne getir aktör olarak, ama iş sinema filmi yönetmeye gelince tadını damağımızda bırak, tek bir iş yap…
56 yaşındaydı Laughton, ilk ve tek yönetmenlik çalışması “Caniler Avcısı”nı (The Night Of The Hunter) çektiğinde. Evet, ilk film için biraz geçkinceydi yaşı, ama ortaya koyduğu esere bakınca, her şeyi unutturan (şaşırtıcı) bir sonuçla karşı karşıya kalıyordu izleyenler. Okumaya devam et →
BU FİLMİ SEVDİYSEN BUNU DA GÖR!
Frantz (2016)
Yönetmen: François Ozon
ORHAN Veli, 1940’ta “Küllük” dergisinde yayımlanan şiiri “Tahattur”da (sözlük anlamı ‘hatırlama’) şöyle der: Alnımdaki bıçak yarası / Senin yüzünden; / Tabakam senin yadigârın; / “İki elin kanda olsa gel diyor” / Telgrafın; / Nasıl unuturum seni ben, / Vesikalı yârim?
Sait Faik’in 1947’de Yedigün dergisinde yayımlanan kısa hikâyesi “Menekşeli Vadi” (yazarın 1948 tarihli “Lüzumsuz Adam” kitabında da yer alır) de ‘vesikalı yâr’ kavramı üzerinden yürüyen bir yapıya sahiptir. Ailesini terk edip gönlünü pavyon kadını Seher’e kaptıran yiğit delikanlı Bayram’ın olanaksız aşkının yansımalarını anlatan bu hikâye, ‘yaşayan’ karakterlerinin damaklarda bıraktığı acı tatla akıllarda yer eder.
Bundan tam 100 yıl önce, oğul Alexandre Dumas’nın romanı “Kamelyalı Kadın” (La Dame aux Camélias) da benzer bir olanaksız aşk motifi üzerinde yapılanır. 1848’de yayımlanan bu romandan beş yıl sonra Giuseppe Verdi de ünlü “La Traviata” operasında bu romandan yola çıkıp opera tarihinin zirvelerinden birine imza atar. Dumas imzalı efsane metnin sayısız beyazperde uyarlaması da bu görünüm içindeki yerini alır, ki bunların en önemlisi de George Cukor’un 1936’da çektiği Greta Garbo’lu uyarlamadır. Benzer bir potansiyele sahip olan Thomas Hardy romanı “Jude” ve ondan uyarlanan aynı adlı Michael Winterbottom filmi de ‘yasak aşk’ın trajik sonuçlarına eğilir, ‘daha cesur’ ama ‘daha trajik’.
Daha da çoğaltabileceğimiz bu örneklerle giriş yapmamızın nedeni, Yeşilçam’ın tartışmasız en büyük yönetmeni Lütfi Akad’ın başyapıtı olarak kabul gören “Vesikalı Yarim”in yerel gibi görünen ama alabildiğine evrensel bir temaya sahip olduğunu daha sağlam verilerle donatabilme isteğimiz. Evet, Akad’ın filminde gördüklerimizi daha önce farklı disiplinlerde (ya da dillerde) okumuş ve izlemiş olabiliriz. Ama bu durum, filmin yarattığı (ya da yaratacağı) etkiyi azaltmak bir yana, daha da artırır. Hikâyenin melodramatik yapısının trajediyle örtüştüğü ‘özel durum’, filmin uyumla raks eden elemanlarının birlikteliğinden doğan elektrikle de desteklenir ve nihayetinde bir an bile ‘kopma’ riski yaşamadan ete kemiğe bürünür. Okumaya devam et →
Not: 10/10
1984 Batı Almanya-Fransa-İngiltere, 145 dk.
Yönetmen: Wim Wenders
Oyuncular: Harry Dean Stanton, Nastassja Kinski, Dean Stockwell, Aurore Clément, Hunter Carson
BU FİLMİ SEVDİYSEN BUNU DA GÖR!
Gerry (2002)
Yönetmen: Gus Van Sant
BİR zamanlar ‘Yeni Alman Sineması’ diye anılan akımın içinde önemli bir konuma sahip olan Wim Wenders’in kaybolmak, bulmak (bulunmak), unutmak (hatırlamak) ve paylaşmak üzerine benzerine az rastlanır bir yoğunlukla kimliklenen filmi Paris, Texas, yitip gitmenin kimi zaman kaçınılmaz olduğu bir ruh halinin yansıması. Sam Shepard’ın senaryosunun izini mükemmel bir anlatım geleneğiyle takip eden Wenders, uçup giden geçmişin yeniden ve tokat gibi yolumuza çıktığı anların şiirini yazıyor filmiyle. Okumaya devam et →