Etiketler
Astronot Fehmi, Aydemir Akbaş, Murat Özer, Sirenler, Soğucak, Yalova
KAVURUCU yaz ayları her daim şenlikli geçerdi çocukluğumda. Bizimkiler, okul kapandıktan sonra, hele ki takdir de almışsam, ‘tatil’ için (o vakitler İstanbul’un ilçesi olan) Yalova’nın Soğucak köyündeki babaannemin yanına gönderirlerdi beni. Bilmiyorum, belki de postalıyorlardı oğullarını, bir süreliğine de olsa rahat nefes alabilmek için! Neyse, amaç önemli değil, keyfim yerindeydi benim. Kuzenler Ahmet ve Ali de orada olurdu yaz aylarında; vur patlasın çal oynasın anlayacağınız. Elma kasalarından arabalarımızla köyün tepesinden Yalova-Bursa yoluna kadar yarışmak mı istersiniz, köye misafir gelen kızlarla çocukça flörtleşmeler mi istersiniz, anayolu gören ‘Tepe’ dediğimiz yere çıkıp yoldan geçen Renault ve Murat marka arabaları saymak mı istersiniz, sınırsız yeşilliğin içinde uzun ‘keşif’ gezilerine çıkmak mı istersiniz, Yalova’ya inip denizde (ve denizle) coşmak mı istersiniz, bir çocuğun isteyebileceği her şey vardı o yaz aylarında…
Evvel zaman içinde bir yaz günü, kuzenler Ahmet ve Ali’yle Yalova’ya inmeye karar verdik, daha önce de defalarca yaptığımız gibi. Aslında amaç Araştırma’nın plajına gidip denize girmekti, ama Yalova’ya varınca kanımız kaynamaya başladı. Yaşlarımız 12-13 civarı, yani ‘kan kaynaması’ çok normal! Kaynayıp da ne olacak, olacağı şu, sinemaya gidip film izleyeceğiz. Ama ne izleyecektik? Okumaya devam et