Etiketler
Adapazarı, Alain Delon, Anne, Arzu Sineması, Çekirdek, Baba, Borsalino, David Fincher, Dublajlı Film, Fransızca, Gazoz, Jean-Paul Belmondo, Murat Özer, Oyun, Sessiz Işık, The Game, Yazlık Sinema
ADAPAZARI’NDA bir yazlık sinema, istasyonun karşısındaki Arzu Sineması… Annemle babamın ellerine yapışarak adım attığım esrarengiz bir dünyaydı benim için burası, her geldiğimde adeta aklımı uçuran. Öyle Amerikan filmlerindeki gibi ‘arabalı’ falan değil tabii; yüksek duvarlarla çevrilmiş bir alan, film gösterimi için bir tarafı devasa boyutlarda yükseltilmiş. Haliyle bembeyaz badanayı yemiş o yüksek duvar, ama yazın ilerleyen günlerinde filmlere eşlik eden lekelere bulanmış olması da şanından! Tahta sandalyelerde gazoz içip çekirdek içleyerek film izlenen ve tabii fosur fosur sigara da içilen bu atmosferde küçük bir çocuk olmanın avantajlarını tahmin edersiniz. Uzun uzun anlatmaya gerek yok, ama en güzelini söyleyeyim: Film izlerken annemle babamın kucağına uzanıp şekerleme yapmak. Tarifi yok o enfes uykunun! Artık herhangi bir şekilde yaşanamayacak olması da içimi acıtmıyor değil…
Beş ya da altı yaşındayım… Yazlık Arzu Sineması’ndayız gene. Bunu duyan da zırt pırt sinemaya gidiyoruz zannedecek! İyisi mi, kendimizi ‘şanslı’ hissettiğimiz akşamlardan biriydi deyip yanlış anlamaların önüne geçeyim… Alain Delon ve Jean-Paul Belmondo’lu bir film olduğunu biliyorum da, hangisiydi emin değilim, “Borsalino” olabilir. O olsun lütfen! Okumaya devam et